İki yazar dertli dertli yürür sokakta. “Para yok ne yapacağız?”
“Valla ben de aynıyım” oflanır poflanır çareler ararlar.
İkisi de yayıncıdan parasını alamamış, ceplerinde metelik yok. Sağa sola yazmışlar paraları gelmemiş. Tam o sıra birinin bağırdığını duyarlar.
Kafayı çevirince Şerif Hulusi’yi görürler. Orman Birahanesi’nde demlenirken sokakta yürüyen iki arkadaşı görmüş ve hemen masasına davet etmiştir.
Müjdeler! ‘Dergi çıkarıyorum çocuklar, size ihtiyacım olacak!’ O an iki arkadaş göz göze gelir.
Dergi çıkacak para kazanacaklar. Başlarına talih kuşu konmuş daha ne olsun!
“Matbaa buldun mu?” diye sordular. ‘Buldum’ dedi Şerif Hulusi. “Kağıt alacak paran var mı?” Gerindi “Olmaz mı var elbet!” dedi Hulusi. “Ya büro?” dediler, esnedi Hulusi “Ayıp ettin o da tamam” Gülümsedi iki yazar “Ee bize kaç para vereceksin?” suratı asıldı Hulusi’nin;
“Ne parası?”
“Basbayağı para işte!”
“Bir de size mi para vereceğim, oturduğunuz yerde iki kalem oynatmaya para mı istiyorsunuz! Ayıp be ayıp!” diye kızdı Hulusi.
İki arkadaştan biri kalktı öfkelendi, “Ulan” dedi “Sizin gibiler yüzünden anamın yüzüne bakamaz oldum, adımız işsize çıktı memlekette!”
Kalktılar meyhaneden canı sıkkın. Dertli dertli yürümeye devam ettiler. “Vapurla Burgaz’a gideceğim, para var mı lan?” dedi Sait.
“Yok” dedi Rıfat.
Sonrası ne oldu bilinmez…
Evet Sait Faik ile Rıfat Ilgaz’ın bir anısı bu.
Sait’in en üzüldüğü annesinin kendisine işsiz adam gözüyle bakmasıydı bu hayatta.
Zaman zaman ‘Yahu şu kadar yazı yazıyorum, bana işsiz denir mi?’ derdi.
Ve öldü gitti Sait, şimdi kitapları satıyor ama…
Neyse yazarlık zor iş…
(Fotoğrafta Sait Faik ile annesi)
Yazar Tolga Aydoğan
Alıntıdır…