Geçenlerde eşim Esra, bir şeyin farkına varmamı sağladı.
Ebeveynler, çocukları ile konuşurlarken acaba beyinlerinin hangi bölgesini geliştiriyorlar?
Beyin ve beynin gelişimi üzerine konuşuyorduk. Biliyorsunuz son yıllarda beyin üzerine yapılan çalışmalar, beynin ve zekanın sabit olmadığını, her yaşta değişebilir olduğunu, yani gelişebileceğini de gerileyebileceğini de gösterdiler. Yani, zeka da beyin de sabit değiller, doğuştan geldiği noktada kalmıyorlar.
Dolayısı ile ebeveynlerin, öğretmenlerin, okulların ve bakanlığın bu bilgiyi bilmeleri ve tüm programlarını ve etkinliklerini bu bilgi çerçevesinde düzenlemeleri ve gözden geçirmeleri şart. En büyük görev de hiç kuşkusuz ki ebeveynlere düşüyor.
Kabaca ele alırsak, beynimiz iki temel bölümden oluşuyor (birçok ayrıntı var, ben burada sadece yazımla ilgili olarak ele alıyorum): İlki, kaçma – saldırma bölgesi. Burası taa yüzbinlerce yıldan bu yana getirdiğimiz en ilkel beynimiz. Burası temelde sadece şuna bakıyor; ortamda tehdit var mı, korkulacak, kaçınılacak bir şey var mı, kaçmam ya da saldırmam gerekiyor mu? Burası diğer tüm hayvanlarla ortak olan beyin bölgemiz.
İkinci beyin bölgemiz bizi insan yapan kısım, yani düşünme bölgesi. Daha çok korteks olarak biliniyor, bazı hayvanlarda da bir miktar var, ama en gelişmişi biz insanlarda. İnsanı insan yapan beyin bölgesi burası. Görevi kısaca şu; muhakeme yapmamızı, karar vermemizi, seçim yapmamızı, iyiyi, doğruyu, güzeli görmemizi, anlamamamızı, öğrenmemizi ve gelişmemizi sağlıyor.
Geçen gün okuduğum bir kitapta (Bruce Lipton, İnancın Biyolojisi, Kuraldışı Yayıncılık) Bu iki bölge arasındaki ilişki anlatılırken şundan bahsediliyordu: Eğer insan korku içerisindeyse, bütün vücudumuz sadece kaçma – saldırma bölgesine kan pompalıyor ve böylece gelişme, öğrenme ve anlama bölgesine kan göndermeyi kesiyor. Bu da hayatta kalmak için vücudumuzun başvurduğu bir yöntem. Yani aşırı stres, insanın gelişmesini ve öğrenmesini engelliyor. Esra’ya bunu anlattım.
O da bana kendi okuduğu kitaptan (Daniel Siegel ve Tina Payne Bryson, Dramsız Disiplin, Pegasus Yayınları) yola çıkarak, kitapta yer alan bir bilgiyi geliştirerek çok temel bir soru sordu. “Dolayısıyla ebeveynin şu soruyu sorması lazım; ben şu an çocuğumun hangi beyin bölgesine hitap ediyorum?” Biraz daha açmasını istedim. Esra şunları anlattı: “Ebeveyn şunu bilmek durumunda; ben çocuğumun sadece kaçmalı mıyım yoksa saldırmalı mıyım diye bakan en ilkel beynine mi hitap ediyorum, yoksa düşünmeye, anlamaya, öğrenmeye ve gelişmeye açık olan korteksine mi hitap ediyorum?”
Ardından şu tür örnekler aklımıza geldi: Bir ebeveyn düşünelim çocuğuna sadece ve sürekli olarak şu türden cümleler söylüyor: “gitme oraya düşersin, onunla oynama kırarsın, bak şimdi herkes seni ayıplıyor, öyle yapma herkes sana kızacak, öyle yaparsan seni sevmem, öyle dersen hiç kimse seni sevmez, birinci olmazsan gözüme gözükme, 100 almazsan hiçbir önemi yok, şu okula, şu bölüme girmezsen seni insan yerine koymazlar, aç kalırsın…” Hepsi korku cümleleri, hepsi stres artırıcı cümleler…
Bir başka ebeveyn de şöyle yaklaşsın; öncelikle çocukta neye karışmak neye karışmamak gerektiğini iyi ayırt etmiş olsun (geçenlerde havaalanında bir baba, 12-13 yaşlarındaki çocuğuna, merdivenin tırabzanını tutmasını, yoksa düşüp kafasını kıracağını, havaalanında bununla uğraşmak istemediğini herkesin duyabileceği bir sesle söylüyordu). Söyleyeceği her şeyde de o şeyin neden öyle yapılması gerektiğini, neden sonuç ilişkileri içinde anlatsın. Mesela, Kitap okumak ile ilgili konuşurken ona “okumazsan sınıfını geçemezsin, kafan çalışmaz, arkadaşların seni geçer” değil de “kitap birçok şey öğrenmeye yol açıyor, bu yeni bilgilerle hayatı daha iyi anlayabiliyoruz, insanları ve dünyayı daha iyi kavrayabiliyoruz” türü bir yaklaşımla konuşsun…
Esra’nın dikkatimi çektiği bir başka şey de şu oldu; ebeveynler konuşurken çocuklarının muhakeme etmelerine fırsat yaratacak biçimde sorular sorarak konuşsalar, gene korteksin gelişmesine katkıda bulunurlar. Yani sadece “şu, şundan dolayı şöyledir” yerine, “peki sence bu neden böyle oluyor?” deyip, düşünmelerine yol açsalar…
Hangi çocuğun beyni, hangi yönde gelişir?
Lütfen, çocuğunuzun yapmasını ya da yapmamasını istediğiniz şeyleri onu korkutacak, panikletecek biçimde değil, anlamasına, öğrenmesine yol açacak biçimde iletin. Çocuğunuzun hangi beyin bölgesini daha güçlü ve etkili hale getirdiğinize dikkat edin.
Çalışmalar gösteriyor ki düşünme, anlama ve öğrenme bölgelerine hitap edilmiş çocuklar, panikletilmiş, korkutulmuş çocuklara göre daha güçlü ve sağlıklı bir yaşam sürdürüyorlar. Ve bizim çocuklarımız da dünyanın bütün çocukları gibi bunu hak ediyorlar…
Nurdoğan Arkış
Eğitimci-Sosyolog