Şimdilerde bazı anne babalar, çocuklarının hemen her şeyden sıkıldığından, bir şeyden kolayca vazgeçtiğinden, başladığı işi bitirmekte sabır göstermediğinden şikayetçi…
Şimdilerde yine bazı anne babalar, çocuklarının inatçı olduğundan, istedikleri oluncaya kadar tutturduğundan, bıkmadan usanmadan istediğini yapma konusunda ısrarcı olduğundan şikayetçi.
Her iki durum da şimdilerde…
Bir grup çocuklarının odaklanamamasından, dağılıp gitmesinden, diğer bir grup ise, bir şeye takılıp kalmak gibi yani odaktan kopamamaktan dertli…
Yani kimi “vazgeçiyor” diyor, kimi “vazgeçemiyor” diyor.
Herkes kendi bakış açısından kendini haklı görebilir, ben ise bu durumları, çocuk gelişimi açısından, çocuklarımızın büyüme sürecinde yollarına çıkan fırsatlar olarak görüyorum.
Yani şunu demek istiyorum:
*Çocuklar sıkılsın ki, kendilerini nasıl eğleyeceklerini, nasıl ve ne ile meşgul edebileceklerini keşfetedebilsinler.
Demem o ki kendilerine yeni ve uygun yolları kendileri bulsunlar.
*O mu bu mu yoksa şu mu? diyerek bir oraya bir buraya heves etsinler ki kendilerini tanısınlar.
İlgileri, gücünü, zayıf yanı ile yüzleşsin. Demem o ki kendi yolunu kendi açsın, çocuklarımız..
*İstediği oluncaya kadar, kararlı bir inatçılıkla tuttursun ki, vazgeçmemenin, ne denli güçlü bir adım olduğunu öğrensin.
Tuttursun ki, elde etmenin emekle olduğunu deneyimlesin.
Demem o ki; tutkuyla yol almanın tadını öğrensin…
Böyle böyle büyüyecek çocuklarımız, bazen vazgeçmenin, bazen vazgeçmemenin kendine iyi geldiğini anlayacak..
Tıpkı şimdilerde biz yetişkinlerin yaptığı gibi yani….
Demem o ki telaşa gerek yok, çocuklar hayatın tam ortasında ilk elden öğreniyorlar.
Zamana gereksinimleri olduğu ise açık.
Bizim yapacağımız ne mi?
Onların ilgilerinin, hayallerinin, meraklarının yakın takipçisi olmaktan asla ve asla vazgeçmemek.
En iyi, en başarılı, en…en….en… diye diye kendi olan değil de hayal ettiğimiz çocuğu yaratmaktan hemen ve hemen vazgeçmek.
Prof. Dr. Belma Tuğrul