Annesinin karnındaki vaktini dolduran insan, dünyaya gözlerini açtıktan sonra memesinden hayat bulduğu validesiyle bir bütündür.
Onun içinde yaşamış, onun kollarına doğmuştur.
Burnundan giren ilk koku, gözlerinin önündeki ilk resim, kulaklarında ilk ses, dudaklarında ilk tat, ellerindeki ilk his annesinin olmuştur.
Fakat sonra birinin daha varlığını fark eder. O biri annesinden başka bir dünyanın varlığını ona hissettirir. Hayat boyu sadece annesiyle baş başa olmayacağının farkına varır bebek.
Baba, bir bebek için dünyanın ilk resmidir. O resimde ne gördüğü, daha sonraları göreceği resimlere bakan gözünü etkiler.
Bebeğin buradaki gözü, bizim gözlerimizden farklı şeyleri görür. Henüz renkler, şekiller, hareketler onun için anlamsızdır. Onun tek gördüğü şey sevgini var olup olmamasıdır. Ya sevgiyi hisseder ya da hissetmez.
Çünkü anne rahmine ilk düştüğü andan itibaren annesinden sadece sevgiyi hissetmiştir. Ve dünyayı ilk kez ona gösteren bu insandan da sevgiyi bekler.
Babasından göreceği sevgi, dünyaya karşı (ileride adını koyacağı) bir özgüven doğurur içinde. Dünyanın güvenilir bir yer olduğunu hisseder.
Diğer insanlara karşı ilk davranışının sevgi olması gerektiğini fark eder.
Göremediği, dokunamadığı, tadamadığı, duyamadığı sevgiyi hissederek, bu insanın için rahatlatan duyguyu sevmeye ve hayatın kaynağının bu olduğunu düşünmeye başlar.
Tam tersi durumda ise babasının sevgi yoksunluğunda bebek, annesine daha sıkı sarılarak daha yeni geldiği dünyaya karşı bir yabancılaşma hisseder.
Korkmaya başlar. Çekinir. Başını annesinin göğsüne gömer.
Baba olmak; dünyaya yeni gözlerini açmış bir bebeğe, dünyayı tanıtma sorumluluğunu da içerir.
Bunun farkındasın değil mi (sevgili/sevgisiz) baba?
Gazeteci Baba