Bir gün bir öğrencim sınıfa ağlayarak geldi ve sınıfa girmek istemedi. Hemen yanlarına gittim ve ne olduğunu sordum.
Ben yanlarına gidince çocuk hemen saklandı. Köyde yaşayan çocuklar hep çok mahcuptur…
Neyse anneye sordum ne olduğunu. Anne önce nasıl anlatacağını bilemedi. Utana sıkıla da olsa mevzuyu anlatmaya başladı.
Bizim okulun yanında küçük bir tuhafiye vardı, çocuk orada kapüşonlu bir hırka görmüş ve annesinden istemiş. Neden bir hırka için bu kadar ısrar eder ki bir çocuk, diye düşünürken annesi kapüşonlu bir hırkayı ilk defa gördüğünü söyledi.
Şimdiki çocukları düşününce…
Tabii anne de köy insanı işte, ancak karınlarını doyuruyor.
Başlamış çocuğu oyalamaya. Süt satayım alacağım, ekmek yapayım alacağım, çorap öreyim alacağım.
Tabii kadıncağız ekmek parası zor buluyor.
En son olarak para biriktir demiş yavruya, o da yememiş içmemiş eline geçen her kuruşu biriktirmiş. Hırkanın fiyatı sekiz milyon (o zaman lira yok).
Paraları tasın içinde birikmeye başlayınca bir gün “Ana, say bakam paramı kaç lira oldu?” demiş.
Ana sayıyor dört milyon sekiz yüz bin.
“Hoca hanım iki aydır biriktiriyor. Her gün bu tuhafiyeye uğruyoruz satılmış mı duruyor mu diye bakıyoruz. Biraz parası birikti. Alayım da nasıl alayım hoca. Büyük oğlanı biliyorsun, kış günü okula terlikle geliyor, ona bir çift ayakkabı bile alamadım. Biz de biriken parayı dün alıp üzerine az daha ekleyip büyük oğlana iskarpin (ayakkabı) aldık. Dünden beri yıkıyor ortalığı. Ben ne yapayım hoca?”
Baba sanırım sağlık durumundan dolayı çalışamıyor, annenin hiçbir geliri yok. Bir inek var, süt satıyor, bir de başkalarına ekmek yapıyormuş.
O an yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam, üzüntümü anlatamam. Tabii durur muyum, tuttum çocuğun elinden doğru tuhafiyeye…
Hem kapüşonlu hırkayı aldık hem pantolon, bir de gocuk. Çocuktaki mutluluğu ömrüm boyu unutamam.
Çocuk bundan sonra okula her gün o kapüşonlu hırka ile geldi. Kirlendiği gün yıkatır, annesine sobada kurutturur ve ertesi gün yine giyermiş.
Annesine ‘giymezsem öğretmenim üzülür belki’ dermiş.
O gün bir söz verdim kendime;
Bir gün çocuğum olursa asla hayallerini para ile satın almayacağım. Vitrindeki bir çantanın, yeni bir ayakkabının, yırtık olmayan bir pantolonun hayalini kursun.
Bu çocuk aylarca hayal etti, istedi, emek verdi, bekledi, sabretmeyi öğrendi ve elde edince sonuna kadar kıymetini bildi.
Ben aylarca o yavrunun mutluluğunu izledim.
Şimdi düşünüyorum da bizim çocuklarımız yeni alınan bir hediyeye bırakalım saati, kaç dakika seviniyor?
Dilek Cesur
Eğitimci-Yazar