“Çok ödül aldım, ama en büyük ödülüm iki tanedir. Bunlardan biri, 2500 metre yükseklikte bir dağda, bir çocuğun beni gösterip, arkadaşlarına, ‘koşun koşun erozyon dede gelmiş’ demesidir. Diğeri ise bir kula nasip olmuş en büyük ödüldür, daha büyük ödül olacağına inanmıyorum; bu ödül de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmamdır. Her ödülün kişiye verdiği bir sorumluluk vardır. Ben bu sorumluluk altında yaşıyorum, zaten beni çağıran da budur.”
-Hayrettin Karaca-
Kırmızı süveteri delik deşik olmasına rağmen hala üzerinde.
Ayakkabısı yamalı.
Sökük paltosunu, pantolonunu, yakalarını ters yüz ettiği gömleklerini yıllardır kullanıyor.
10 yıldır hiçbir şey almamış üzerine.
Karaca markasının ve TEMA Vakfı’nın kurucusu Hayrettin Karaca,
‘Param var ama tüketmeye hakkım yok’ diyerek
‘Al, tüket ve yok et’ diyen tüketim toplumuna açtığı savaşla gurur duyuyor.
-KOMŞUYA VER-
Dünyada tüm insanları doyuracak kadar yiyecek olduğunu ama gözü aç olanları doyuracak hiçbir şeyin olmadığını söyleyen Karaca, Türkiye’de bir zamanlar fakirleri aç bırakmayan kültürün nasıl yok olduğunu hüzünlenerek anlattı.
Televole kültürünün karşısında birtakım değerlerin yok olduğunu söyleyen Karaca, çocukluk günlerinin ‘komşuyu aç bırakmayan’ kültürünün yeniden dirilmesiyle, açlıkla savaşılabileceğini söyledi.
Ben bir kasaba çocuğuyum. Varlıklı bir ailenin çocuğuydum. Ama herkes eşit şartlarda oynardı sokakta. Bütün çocuklar gibi ben de yalınayak oynardım. Akşam olduğu zaman annem seslenirdi, avucuma bir kap sıcak yemek koyarlardı. Kulağıma eğilip, ‘Komşu anneye götür’ derdi. Etrafımızda bizi duyacak kimse yoktu ama bu bana verilen ‘Aman kimse görmesin Hayrettin’ mesajıydı. Komşu annenin yağını, odununu kim alır, kimse bilmezdi. Paylaşma düzeni vardı, o kültürdü. Savaştan çıkmış bir Türkiye’de fakirim çoktu ama açım yoktu. Oradan aldım bu kültürü. Kaybolan budur, giden budur. Ama Anadolu’yu gezerken görüyorum ki, bu değerleri hala yaşatanlar var.
-UTANIYORUM-
Tüketim toplumunun rezalet hale geldiğini savunan Karaca, ‘Akmerkez’in önünden geçmeye utanıyorum.
Nedir bu ışıklar, bu rezalet?
Yılbaşı demek “al, tüket, yok et, yaşamı mahvet” demek.
O yüzden bu yırtık kazağı gururla taşıyorum üzerimde.
Global ekonomi insanları kullanıyor.
Ama bakın beni kullanamıyor, çünkü izin vermiyorum.
Çok da mutluyum.
Bunu elimden hiçbir güç alamaz.
İnanç her şeyi halleder’ dedi.
‘Açlıktan ölen her çocuğun katilleri vardır’ diyen Karaca, ihtiyacından çok tüketerek sınıf atlamaya çalışanları suçladı.
Karaca, ‘Bugünkü tüketim iki katına çıktığı gün, belki dünyada yaşam olmayacak. En büyük tehlike gıdada. Bir Amerikalı çocuk doğduğunda 30 çocuğa eşdeğerde dünya nimetlerini alıp götürüyor’ diyerek dünyanın düştüğü durumu gözler önüne serdi.
Cep telefonu kullanmadığını, 5 yıldır TV izlemediğini belirten Karaca şöyle devam etti:
‘Okumakla mükellefim. Olanın olmayana, bilenin bilmeyene borcu var. Malını mülkünü verirsin orada biter borcun.
Mesela Yalova’daki botanik bahçemi vakıf yaptım ama borcum bitmedi topluma.
Şimdi borcumu bilgi sahibi olarak ve bunu aktararak ödüyorum.
Okumak ibadettir, okumamak Cumhuriyet’e ihanettir.’
Oğlunu, eşini ve annesini kaybeden Hayrettin Karaca,
‘Acılar karşısında isyan ederek hiçbir şey kazanamazsınız, elde olan bir şey değil çünkü bu.
Ben acıyı da mutluluğu da kabulleniyorum. Ama acılar hafızadan hiç çıkmaz’ dedi.
185 milyon Afrikalı her gün açlıktan ölme riski ile yaşıyor.
Dünyanın durumunu değerlendiren Karaca şu yorumlarda bulunuyor:
‘Birleşmiş Milletler 2004 Kalkınma Raporu’na göre;
Afrika’da 323 milyon insan günde 1 dolardan az bir gelirle geçimini sağlıyor.
Temiz su kaynağından mahrum 273 milyon kişi bulunmakta.
İlkokul çağında okula gidemeyen 44 milyon çocuk var.
Yetersiz beslenmeden kaynaklanan ölüm riski altında yaşayan Afrikalıların sayısı 185 milyon.
Her yıl beş yaşının altında ortalama beş milyon çocuk ölüyor.
Zengin ülkeler yıllık gelirlerinden yüzde 0.7’sini kurtarma amaçlı projelere yönlendirseler bu sorunların hepsi ortadan kalkabilir.’
Bir alyans için 3 ton zehirli atık…
‘Dünyanın Durumu 2004’ raporlarını yorumlayan Karaca şu tespitleri aktarıyor:
Dünyada makyaj malzemesi için yapılan harcama 18 milyar dolar.
Dünyadaki tüm kadınların üreme sağlığı ve bakımı için gerekli para 12 milyar dolar.
Avrupa ve ABD’de evde beslenen hayvanların mamasına harcanan para 17 milyar dolar.
Dünyada açlığın ve yetersiz beslenmenin sona erdirilmesi için gerekli para
19 milyar dolar.
Parfüme harcanan para 15 milyar dolar.
Evrensel okur yazarlığın sağlanması için gereken yıllık ek yatırım 5 milyar dolar.
Deniz seyahatlerine harcanan para 14 milyar dolar.
Dünyada herkese temiz içme suyu sağlaması için gerekli miktar 10 milyar dolar.
Avrupa’da dondurmaya harcanan para 11 milyar dolar.
Her çocuğun aşılanması için gerekli miktar 1.3 milyar dolar.
Satışa hazır 1 ton altın elde etmek için 300 bin ton atık üretilir.
Başka bir deyişle altın bir alyans için ortaya çıkan atık miktarı 3 tondur.
Bu atıkların çoğu siyanür ve kimyasal maddeler içerir.
‘BİR’ ÇOK GÜÇLÜDÜR
‘Benim de vardı 40 tane kravatım.
O zaman 30 yaşındaydım.
Ben de tükettim, ama bilerek yapmadım bunu’ diyen Karaca,
‘Artık farkına vardım bunun.
Ne zamandır alışveriş yapmadığımı hatırlamıyorum, kendime sadece kitap alıyorum.
Nedir benim ihtiyacım; doymam, sağlığım, barınmam, kuşanmam;
bunun dışında hiçbir şey tüketmeye hakkım yok.
Gömleklerim var yakası çevrilmiştir, ayakkabılarıma bakarsanız altı yamalıdır.
Dokuz senedir bu pantolonu giyerim, paltom yırtıktır.
Param var ama tüketmeye hakkım yok.
Benim çok dikkat ettiğim bir konu vardır; kişilerde ‘tutarlılık.’
Yani birileri bana göre çok farklı ve hatta ters gelen düşünce ve davranış biçimlerine sahip dahi olsalar kendi içinde bir mantığı, söylenenle yapılan arasında paralellik varsa empati kurmaya, saygı duymaya ve anlamaya çalışırım.’
-Mekanı cennet olsun…