Ey çok uzaklardaki muhatap belki bu mektubum sana ulaşmayacaktır lakin amellerin kıymeti neticesi değil, bizzat ona olan niyettir. Ben de bu niyetle yazıyorum…
Ey Selçuk Bayraktar!
Sen ki bizim komplekslerimizi kırdın, bizi şaha kaldırdın… Gençlerimize umut, yaşlılarımıza murad oldun. Sen ki bizim kabul olmuş duamızsın, bu satırlarım ki ne bir riyadır ne de bir tasannu tamamen hasbi olan hissiyatımın dile gelmiş tercüman-i halidir.
Bilmem bize mi mahsus yoksa her millete mi özgüdür bu hal, lakin odur ki hangi alanda, ne konuda olursa olsun bir yenilik, bir cedit hareketi gösterdi mi baş, evvela onu biz yok etmek, kaldırmasın diye o başı ezmek isteriz.
Senin başını da içimizden eminim çok ezmek isteyenimiz çıkmıştır. Lakin o baş ezilmeden, eğilmeden dik durabilmeyi başarırsa o zaman da eğemediğimiz o alnı öper başımıza da taç ederiz. Sahipleniriz de…
Biz ki tarih şahittir, dost ve düşman olanlar ittifakla bilir ki yalnız hakkı müdafaa için, bize olan tecavüz ve taarruzu kırmak için mücadele vermiş bir milletiz, bir ümmetiz.
Tarihi süreçteki fetih politikamız da yalnız hakkı hâkim kılmak için yapılmıştır. Üç kıtaya hükmettiğimiz dönemde dahi hiçbir milletin ne dinine ne de diline rızası olmadan bir müdahalemiz söz konusu olmamıştır. Değil ganimetin sefasını sürmek, her daim imaretin cefasını çekmişiz de bunu dile bile almamışızdır. Zalim Avrupa’nın sömürü ve yok etme politikalarına hiçbir devirde tevessül emememişizdir çok şükür…
Yakın tarihte iki halk ayaklanmasının yaşandığı bir memlekette bulundum ve şahit oldum ki halkın destek verdiği galip, halkın istemediği mağlup olmaya mahkûmdur. İşte hepimizin hafızalarına kazınan 15 Temmuz kıyamımız bunu teyit eden son bedihi hadisedir. O yüzden kimse iddia edemez ki bu Millet-i âli, zalim Avrupa gibi çapulculuğa tevessül eder. Haşa! Yüz bin kere haşa, bu millet izzetle ölmeyi zilletle yaşamaya her zaman tercih etmiştir ve edecektir…
O sebeple maddi olana tenezzül etmez, ganimet için çatışmaz bilir ki ganimetten ala olan ebedi bir cennette âguşunu açmış bekleyen Rasulullahı vardır. Bu ruh onun fıtratında vardır. Mazlumun yanında zalimiz karşısında olmak…
Bir mübarek gecenin ahirinde uyandığımızda millet olarak bağrımız da bir kor’un alevlendiğini gördük. Bu koru harlayanlar bizi kendi ateşimizle yakacaklarını zannettiler.
Oysaki bizler bağrımızdaki ilahi aşkın ateşi ile suyun nasıl kaynatıldığı öğretilerle büyüdük. Onların bizi yakacağına inandıkları kor bizim abdest suyumuzu ancak ısıttı heyhat!
Elbette iman ettiğimiz, Allah dilerse Ebabillerini de gönderir biz buna da inanırız hiç şüphesiz. Lakin hikmet âleminde yaşıyoruz, sebep tahtında hareket ediyoruz, imtihan sırrı içindeyiz o vecihle biz de sebeplere riayet etmeli, belki onlara hükmetmeliyiz.
Bizim peygamberimiz ki o da aynını yapmış yüzlerce mucizesi ispatlı olduğu halde hiçbir savaşında sadece ilahi kudretin imdadını beklememiş, istişareli şekilde olabilecek tüm yolları, tüm imkânları, tüm stratejileri kullanmayı tercih etmiştir.
Üç gün önce derin bir yara ile uyandığımızda ayı postuna girmiş düşmanın karşısında mevcut imkânlarımızla nasıl galebe edeceğiz şeklinde bir yeis, bir ümitsizlik ateşi içimizde kıvılcım gösterdiği bir hengâmda milli SİHA’larımız İHA’larımız adeta bir ebabil sürüsü teşkil etti.
Ey Selçuk Bayktar ve kutlu ekibi!
Allah sizden ebeden razı olsun, ey bu milli gururun kahramanları! Bu işe emek vermiş, gönül vermiş kutlu ruh! Allah ebeden Billah cümlenizden razı olsun.
Kaderimize, mazlum ve muzlim coğrafyaların kaderine etki ettiniz. İçimizdeki milli görünen gayri milliler ile aleni hainler sizlerin yaptığı bu milli hamleyi, bu kutlu ruhu, bu başarı öyküsünü küçümsediler, alaya aldılar.
SİHA’larla mı Esed’in Savunma Bakanlığını vuracaklar gibi istihza-i tavırlar takındılar lakin çok şükür ki siz bu milletin nelere kadir olduğunu tarihi bir tekerrürle bir kez daha tarih sayfalarına nakşettiniz. O gayri milliler de bu fethi azimi kızaran yüzleriyle teyit ettiler.
Çok şükür hamd olsun…
Bilal Dursun YILMAZ